Bu yazı 25.08.2016 tarihinde Yeni Arayış sitesinde yayınlanmıştır.
Uçaktan inip kendimi dışarı attıktan sonra taksiye bindim. Darbe kalkışmasından sanırım birkaç gün sonra idi. Havalimanına girmenin zor çıkmanın nispeten kolay olduğu günler.
Taksici alanın dışına çıkmadan başladı propagandaya. Allah’ın izniyle çok güzel günler bekliyordu. 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat yapacaktık. Batıyla ilişkileri kesip Şangay’la ve İslam Birliği’yle bir gelecek kuracaktı Türkiye. Biz petrolü doğal gazı Şangay’dan ve din kardeşlerimizden alacak karşılığında onlara araba satacaktık. “Kimler var?” dedim bu Şangay’da? Rusya, Japonya, Çin, Suudi Arabistan, Pakistan ve İran’ı tane tane sıraladı. “Şangay Altılısı” diye geçirdim içimden.
Üzerinde çalıştığım makale gereği veriler elimdeydi. Aklımdan şöyle bir geçirdim ve sonra tableti açıp notlarıma baktım.
ABD, Japonya, Almanya ve Çin dünyadaki GSMH’nin yarısını oluşturuyor. Almanya’yı çıkartıp onun yerine Avrupa Birliği’ni koyduğumuz zaman bu oran %71’e ulaşıyor.
Batıyla ilişkileri soğutup yerine ikame edilmesi düşünülen Şangay Beşlisi’nin Çin dışındaki 4 ülkesi (Rusya-Kazakistan-Tacikistan-Özbekistan) ve Türkiye dışında 33 İslam ülkesinden oluştuğu ifade edilen İslam Birliği’nin toplam dünya GSMH içindeki oranları sırasıyla %2 ve %5. Analizi Çin’i de dahil ederek yaparsak bir tarafta ABD ve AB’nin oluşturduğu dünya GSMH’sinin %46,8’i öte yanda ise Şanghai Beşlisi ve İslam Birliği’nin oluşturduğu %21,8.
GSMH perspektifi böyle. Peki Türkiye’nin toplam ihracatı açısından durum nasıl? Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliği. İhracatımızın %50’den fazlasını AB’e yapıyoruz. İslam Birliği ülkelerinin toplam ihracatımız içindeki payı ise %14,8. Rusya’ya %2,8, bir o kadar da diğer Şangai Beşlisi üyelerine ihracat yapıyoruz.
Halihazırda ABD ve AB’nin toplam ithalatı 7,5 trilyon dolar iken aldığımız pay %1,07. Şangai Beşlisi ve İslam Birliği’nin toplam ithalatı yaklaşık 3 trilyon dolar ve aldığımız pay %1,03. Yani 143 milyar dolarlık ihracatın 80 milyar dolarını ABD ve AB ile, 30 milyar dolarını ise Şangay Beşlisi ve İslam Birliği ile yapıyoruz.
Şimdi meselenin kalbine geliyoruz. 64. Hükümetin hazırladığı 3 yıllık Orta Vadeli Program hedefleri şu şekilde;
2023 hedefi olan 500 Milyar dolara varabilir miyiz? Ne balık kavağa çıkarsa diyebildim taksici kardeşime ne de 2016 2015’ten daha kötü olacak diye moralini bozdum.
Ama şunu anlatmak isterdim dinleyeceğini bilseydim. Mesele sadece rakamları eğip bükmeyle ilgili değil. 50 küsur yılı aşkın kurulmuş ilişkiler, özellikle de AB ile olan coğrafi yakınlık, ticarette doğrultunun hangi yöne olması gerektiğini gösteriyor.Türk sanayisi otomotiv, makine yapımı ve elektronik ekseninde gelişirken ve talep ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelerden yani Batı’dan gelirken yüzümüzü diğer bloğa çevirmenin en azından ekonomik bir rasyoneli yok. Kaldı ki ekonomileri ağırlıklı olarak petrol, maden, vb doğal kaynak bağımlısı olan Rusya, Suudi Arabistan, Kazakistan, Kuveyt vb ülkelerin özellikle 2016’da emtia fiyatlarındaki düşüş nedeniyle girdiği krizin çaldırdığı tehlike çanlarını unutmayalım. IMF raporuna göre Suudi Arabistan petrol fiyatları bu şekilde seyrederse 2020 itibariyle iflas edecek zira halihazırda bütçe açığı 100 milyar doları aştı.
Türkiye’nin önündeki yol tartışmaya mahal götürmeyecek kadar açık. Batıyla ilişkilerini geliştirmeli. AB üyeliği ana hedef olmalı, Transatlantik anlaşmasına katılmak için elinden geleni yapmalı ve sanayisini katma değerli sektörleri teşvik ederek geliştirmeli. Özellikle Rusya’ya olan enerji bağımlılığından kurtulacak hamleleri yapmalı, bölgede barışı tesis etmeye gayret etmeli. Komşularımızın toprak bütünlüklerini tanımalı ve mezhep eksenli tüm politikalardan uzaklaşmalı. Aksi takdirde 2015’te 10 bin doların altına düşen milli gelirin hızlıca 8 bin dolarlar seviyesine düştüğünü görebiliriz ki bu çok ciddi yoksulluk ve açlık manasına gelir.
Taksiden inerken mırıldandım. Ey taksici kardeş sana her anlatılana inanma. Sen öğrenmemişsin ama çoluğunu çocuğunu matematiğin yolundan ayırma.