Bu yazı 23.07.2016 tarihinde Yeni Arayış sitesinde yayınlanmıştır.
Herhangi bir kavram çok sayıda insan tarafından dile getirilmeye başlandığında ve doğru dürüst bir referans da gösterilmediğinde ilgimi çeker. Zira hayatım boyunca şehir efsaneleri, komplo teorileri gibi temelsiz söylentilerden çekindim. Cahil ve okumamış kitleleri mobilize etmeye yaradığını düşündüm hep.
Uzun zamandır gazetelerde okuduğum, açık oturumlarda ve dost sohbetlerinde dinlediğim Türkiye ekonomisinin inşaat sektörü üzerine büyüdüğü dolayısıyla Türkiye ekonomisinin oldukça kırılgan olduğuna dair iddiayı incelemek istedim. Doğal olarak da bunu verilere dayandırmam gerekiyor. Ortaya çıkan sonuç pek de iddialarla örtüşmüyor. Birinci tablo ile başlayalım.
Ekli tablodan görüleceği üzere, cari fiyatlarlarla bakıldığı zaman, İnşaat ve Gayrımenkul sektörünün GSYH içindeki payı 2001’de %13,43 ilen 2009’da %16,45’e çıkmış ve 2015’te %14,1 seviyesine düşmüş. Yani 2001 ile 2015’i mukayese edersek payı artmış diyebiliriz. Bu süreçte imalat ve sanayide %18,91’den %15,58’e düşüş görürken, finans ve sigorta hizmetlerinde ise 2003-2015 arasında aşağı yukarı yatay bir seyir görüyoruz.
Tablo 1’deki rakamlar cari fiyatlar yani kur, enflasyon ve etkisinden arındırılmamış olduğu için aynı analizi bu sefer 1998 yılının sabitlendiği ve mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış rakamlarla yapalım. Tablo 1 ve Tablo 2’nin veri kaynağının TUIK olduğunu ve aynı referans değerlere sahip oldğuınu da ekleyelim.
Kaynak:TUIK, 1998 temel fiyatlarına göre takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış sabit fiyatlarla gayrisafi yurtiçi hasıla –NACE,Rev.2.0, 2016
Tablo 2, 1998 yılının GSYH rakamını başlangıç kabul edip, takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış reel büyüme verileri üzerinden iktisadi faaliyet kollarının oranlarını veriyor. Görüleceği üzere 2001’den 2015’e Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık& Madencilik &Taşocakçılığının Gayri safi yurt içi hasıla(GSYH)daki payında radikal bir düşüş var. 2001’de neredeyse %13’ler civarında olan ve basit bir anlatımla toprağı, dağı, taşı ve denizleri işleyerek yapılan faaliyetler 2015’de %10’un altına düşmüş. Benzer bir düşüş kamu harcamalarında da oluşmuş ki oldukça tutarlı bir düşüş bu. AKP’nin ekonomi stratejisinin en önemli ayağı kamu maliyesinde sıkı disiplin, hızlı özelleştirme ve özellikle çözüm süreci esnasında askeri harcamaların azaltılmasıydı. Sektörlerin GSYH’de aldığı payda finans ve sigorta faaliyetleri ön plana çıkmakta. Bu alandaki artışın özellikle 2008 yani küresel krizden sonra gerçekleştiğini ve bütün dünyadaki parasal genişlemeden Türkiye’nin de nasibini aldığını söylemek zor olmayacaktır. Peki, inşaat&gayrımenkul alanında durum nedir?Türk ekonomisi gerçekte burada mı büyümüş? Cevap, büyümemiş. 2001’de neredeyse %11 olan sektör payı 2015’de %10.27’e düşmüş.
Analizin ikinci kısmına bakalım. İnşaat hizmetleri ihracatımız nasıl gelişmiş?
TCMB ödemeler dengesi istatistiklerinde inşaat hizmetleri giderlerini 0 yani oluşmamış olarak veriyor. Dolayısıyla biz sadece cari işlemler hesabında gelir kaleminde yazan inşaat hizmetlerini inceleyeceğiz. Bakıldığında 2001 yılında 654 milyon dolar olan gelirler 2009 yılında 1 milyar 90 milyona çıkmış. 2013’te aşağı yukarı 2001 seviyesine gerilemiş, 2014’teki istisnai büyümeden sonra 2015’de 374 milyon dolara düşmüş. Yani son derece inişli çıkışlı bir seyir var. Burada özellikle Arap Baharı sonrası kaybedilen Libya, Tunus gibi pazarların da bu iniş çıkışta payı olduğunu unutmamak gerekiyor. Dip toplamda 2001’de 200 milyar dolarlardan 700 kusur milyar dolarlara gelen bir ekonomide dış ticaret anlamında da inşaat sektörünün kayda değer bir katkısı olmadığını eklemek gerekiyor.
Analizin üçüncü kısmına geçelim. İnşaat sektörünün kredi kullanım oranları nasıl gerçekleşmiş? Elimizdeki veriler TCMB Bankacılık İstatistiklerinden ve en son açıklanan veri Aralık 2012 tarihli. Tablo şu şekilde;
Tablo 4: İnşaat Sektörü Banka Kredilerinin Bütün Sektörler İçindeki Payı
Kaynak: TCMB, 2016
Görüleceği üzere brüt krediler ve nakdi krediler birbirine çok yakın bir seyir izliyor ve 2001’de %7,5 civarındaki kredi kullanımı 2006’da %5’in altına düştükten sonra 2012’de tekrar %7’lere ulaşmış. Yani büyük bir artış yok. Bununla birlikte tasfiye halindeki kredilerde 2007’den itibaren önemli bir yükseliş var ve inşaat sektöründeki tasfiye halindeki kredilerin oranı %8’i geçmiş. Daha sağlıklı bir analiz için TCMB’nin 2013, 2014 ve 2015 verilerini beklemek gerekiyor. Son olarak istihdamdaki durumu inceleyelim.
Bu tabloya göre 10 yıl içinde tarımda %5’lik bir kayıp, hizmetler sektöründe ise %5’lik bir artış olduğunu görüyoruz. Sanayi üretiminde 2005-2008 döneminde istihdam artarken 2008 küresel krizi sonrası %2’lik bir düşüş olduğunu görüyoruz. İnşaat sektöründe ise bu dönemde yaklaşık %1,5luk bir artış görülüyor. Hizmetler alanındaki büyümenin bir miktarının da gayrımenkul hizmetlerinde olabileceği varsayımıyla inşaat ve ilişkili sektörlerdeki istihdam artışının %2’i bulabileceğini öngörebiliriz.
Özetle, gerçek rakamlarla analiz yapıldğında Türk ekonomisinde imalat&sanayi ve finans&sigortanın payı artarken inşaat&gayrımenkul payı azalmış. İnşaat hizmetleri ihracatında da ciddi bir dalgalanma ve 2015 itibariyl düşüş var demek yanlış olmaz. İnşaat sektörünün istihdama (özellikle niteliksiz işgücüne) olan katkısınu bir kenara koyarsak, Türkiye ekonomisinin inşaat&gayrımenkule dayalı olduğu savı temelsiz. Ve bir şehir efsanesinden ibaret.
Gayrımenkul sektörü analizine bir sonraki yazıda devam edeceğiz.
NOTLAR:
*Diğer:Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı(1), Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri(2), Toptan ve perakende ticaret (3), Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri(4), Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler(5), İdari ve destek hizmet faaliyetleri(6), İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri(7), Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor(8),Diğer hizmet faaliyetleri(9), Hanehalklarının işverenler olarak faaliyetleri(10)
** TCMB Ödemeler Dengesi İstatistiklerinde 2015 yılı geçici veri olarak verilmiştir.